Ötüken44 Gen.Kur.Bşk
Mesaj Sayısı : 3 Yaş : 36 Nerden : Sakarya Kayıt tarihi : 23/06/08
| Konu: Türkmen Kültürü Ptsi Haz. 23, 2008 10:27 pm | |
| TÜRKMEN KÜLTÜRÜ
Yusuf Has Hacib'in Kutad-gu Bilig'inde, Kaşgarlı Mahmut'un Divan-ı Lügat-ti Türk'ünde ve Orhun yazıtlarından net anlaşılıyor ki, Türkmen adının ilk kayda geçtiği tarih VI-VII. yüzyıllardır. Türkmenler İran'da, Afganistan'da ve bugünkü Orta Asya'da hayatlarını sürdürmüşler. Daha sonra bir kısmı Anadolu'ya ve Orta Doğu'ya göç etmişler. Merkezî ve yerleşik hayattan daima uzaklaşmaya çalışmışlar.Bundan anlaşılıyor ki, Türkmenler, kimliklerini, yani ademi merkeziyetçi öz yönetimlerini soy bağlarına ve sabit olmayan yerleşim birlikteliklerine dayandırmışlardır. Yerleşik ve sabit hayata geçilmeme özelliği, Türkmen kültüründe adeta bir öğüttür. Bu öğütten (göçebe ve merkezi olmayan dinamizmden) doğan savaşçılıkları, buna bağlı olarak yetiştirilen atları sayesinde çok kere merkeziyetçi bir hayatı yol tutan devletler için bir yardımcı, bir dayanak olmuşlardır. Türkmenlerde soy bağı çok önemlidir. Bu soy bağının yaşayış tarzı "Tire"-"Tayfa" ve "Halk" şeklindedir. Bunun yanında bir de geçici yerleşmelerine göre "Oba"-"İl"-"Konfederasyon" vardır. Günümüzde (uzun sure Rus idarî sistemine rağmen), yönetimde Aksakallar Meclisi, fertlerin temsilcilerinin oluşturduğu yaşlılar meclisinin temsil edilmesi, aynı zamanda Halk Maslahatı ise halk temsilcileri meclisinin bulunması, bize şu kanaati veriyor; Şimdiki idarî rejimlerinde geçmişin soy bağının ve geçici yerleşim şekillerinin izleri vardır. İdarî mekanizmada geçmişin izlerini söyledikten sonra, yedi asırdan sonra Türkmen devletini kurmalarının temelinde yine geçmişin rolü var diyorum. Milletleri tarih sahnesinde tutan unsur milliyet fikridir. Eğer bir millette, milliyet fikri silinirse o millet de tarih sahnesinden silinir. Türkmen halkı bir millettir. Evet bu millet yedi asır devlet kuramamış, ancak hiçbir zaman milleti ayakta tutan milliyet fikri çekirdeğini kaybetmemişler. Milliyet şuuru, daima Türkmenin kalbinde bir kor, bir çekirdek halinde mevcut olmuş ki, zemini bulduğu an devletini kurmuş diyebiliriz. Türkmen halkının yedi asır millî bir devleti olmamıştır. Bu devlet olmama süresinde "savaşçı toplum demokrasisi" diyebileceğimiz kanunlarla kendilerini yönetmişler. Bu yönetim yoluyla kendilerinde bağımsızlık duyguları oluşmuş. Hayat sahnesinde yaşayışları ise eski alışkanlıklarına ve örf-âdetlere uygun olmuş. Bu yaşayış şekline de "Türkmencilik" denilmektedir. Türkmencilik; toplumun hayatına giren, yazılı olmayan normlardır, örf-adetlerdir. Ancak bu normların yaptırım gücü ve uygulanışlarına bakıldığında, Türkmen halkının hayatında çok iyi pekiştiğini görüyoruz. Gerek aileler gerekse fertler bu örf âdetlere göre eşit haklara sahip olmuşlar. Şahıslar, aileler, cemaatler, köyler hep bu normlara tâbi olmuşlar. Bu normlara göre tehlike anlarında her aileden bir atlı silahıyla beraber savaşa gider, savaşta gücüne göre mutlaka kahramanlık sergilemek zorundadır. Eğer savaştan kaçarsa, saklanırsa, yiğitçe çarpışmazsa, toplumun lânetlemesine, dışlamasına maruz kalır. Namert damgası hayatı boyunca alnında bir leke olarak kalır.Türkmenler toplumun ortak menfaati için yapılacak işlerde, Türklerin "imece" üsülüne benzer bir yol takip etmişlerdir. Bu ortak menfaatlerin tesbitinde, Tireler, İlçeler, Aksakallar, Kethudalar, Büyükler, Beyler, Serdarlar, Hanlar gibi Türkmen toplumunda söz sahibi olanlar karar verir. Bu karar çıkmadan önce genelde herkese danışılır. Bu da Türkmen halkının kararlarında, yönetiminde demokrasinin uygulandığının belirtisidir. Aile bir toplumun, bir milletin temel taşıdır. Temeli, sevgiye, güvene, şefkate, örf âdetlere dayanan aile, toplumun sağlam bir çekirdeğidir. Aynı zamanda böyle bir aile çok iyi bir huzur ortamıdır. Bu ortam, aile fertlerinin karşılıklı anlayış ve feragatine bağlıdır. Aile içinde bu feragat duygusu ebeveynlerde zirvededir. Genelde bütün toplumlarda olduğu gibi Türkmenlerde de ilk ve asıl olan ailedir. Günümüzde toplumların çoğunda, bilhassa sanayi toplumlarındaaile tipi, çekirdek ailedir. Bu da anne, baba ve evlenmemiş çocuklardır. Geçmişte ise çekirdek ailelere az raslanılırdı. Türkmenlerde bu az raslanılır ailelerden farklı "Büyük Ataerkil" aileleri hakimdi. Böyle bir ailede 3-5 evli oğul, gelinler, torunlar bulunur. Gelir giderleri bir, nüfus sayısı 30-40 kişiyi bulurdu. Söz hakkı en yaşlı erkek ve en yaşlı kadında bulunurdu. Türkmenlerde birden fazla kadınla (dörde kadar) evlenenler eskiden olduğu gibi şimdi de mevcut. Bu mevcutlardan birkaçıyla yaptığım röportajlarda "neden birden fazla kadınla evlendin?" sorularıma genelde çok kadınla evlenmek sanki islam dininin emri imiş gibi yanlış cevaplar aldım. Bu Türkiye'de de (bir çok kesimde) böyle bilinir. Oysa İslâm dininde birden fazla kadınla evlenmek, sadece (bazı hallerde) bir izindir, bir ruhsattır. Saham olmamakla beraber bu hallerden bir ikisini sıralayayım. Diyelim ki Ahmet, Feyza ile evlendi. Feyza'yı çok sevmektedir. Ancak uzun yıllar evli kalmalarına rağmen çocukları olmadı. Tıbben de mümkün değil. Ahmet de insanın yaratılışı icabi neslinin devam etmesini istiyor.
Burada iki varyant var:
1- Feyza'yı boşayıp, başka bir hanımla evlenmesi. 2- Feyza ile evli kalıp şartlarını kabul eden ikinci evliliğini yapması.
Diyelim ki Feyza felç oldu. Tıbben iyileşmesi mümkün değil. Birinci örnekte olduğu gibi yine iki varyant var:
1. Feyza'yı boşayıp felçli haliyle dışlayıp, ikinci hanımı alması. 2. Feyza'yı boşamadan şartlarını kabul eden hem de Feyza'ya bakacak ikinci evliliği gerçekleştirmesi v.b.durumlarda aklıselim sahibi herkesin ikinci varyantlar toplum ve o aile için daha iyidir diyecekleri bu hallerde İslâm dini sadece birden fazla hanımla evlenmeye izin veriyor. Bu izin emirmiş gibi düşünüp yerine getirmek doğru olmasa gerek.
Sahamızın dışına çıkarak yaptığımız bu açıklamadan sonra, eğer bir Türkmen birden fazla kadınla evli ise, örf âdetlerine göre ilk hanım ailede söz sahibidir. Sözü dinlenilir. 18. yüzyılın sonu, 19. yüzyılın başlarında Türkmen aile yapısında bazı değişikler görülmüş. Ataerkil aile yer yer çekirdek aileye yerini bırakmış. Bunun sebeplerinden biri de ekonomiktir. Tabii ekonomi yerini para-mal, alış-verişe bırakmıştır. Bu çekirdek aileler kendi soybağlarını hiçbir zaman kaybetmemişler. Günümüzde bilhassa şehirlerde çekirdek aileler çoğunlukta iseler de, soy bağları kopmamıştır.
Türkmen halkının yerleşik hayattan ziyade, hareketli ve göçebe bir hayatı benimsediklerini söylemiştik. Buna bağlı olarak Türkmenistan'ın bazı bölgelerinde, toprağa, tarlaya özel mülkiyet yönüyle sahip olunmamış. Bu ve benzeri ortak faydalanılacak nesnelere tireler, köyler hep ortak olmuşlar. Taşınabilir, yürütülebilir (mal-davar-koyun v.b.) mallarda özel mülkiyet mevcut olmuş. Bu durum 19. yüzyılın başlarına kadar devam etmiş. Bu tarihe kadar Türkmen halkının zenginliği, genelde yürütülebilen (koyun, keçi, deve, sığır) mallar ve bunlardan elde edilen ürünlere (yün, halı, v.b.) bağlıydı. Her Türkmen bunu çoğaltmaya gayret göstermiş.
Türkmenler 19. yüzyılın sonlarına kadar, topraktan ve toprağı sulayan sudan faydalanmada "sanaşık düzeni" denilen kura usulünü uygulamışlar. Her sene ailelerin nüfus sayısı sayılıp bu orana göre sanaşık olmuş, kur'a çekilip, toprak ve onu sulayan su paylaştırılmış. Cemaat topraklarında, köylüler bir nevi şirket sayılan ortaklıklarla iş yürütülmüş. Suları denetleyen "mirab"lar bu işi kontrolünda tutuyorlarmış. Toprağın, suyun ortak kullanımından başka, Mari'de, Ahal'da, Gürgen'de ortak olmayan, sadece o aileye ait olan toprak ve sular da mevcut olmuş. Bu da bir nev'i aile çiftlikleri olmuş. Bunlardan ortak mülkiyetten daha fazla gelir elde edilmiş. Çarlık Rusya yönetimindeki Türkmenistanda bilhassa 19. yüzyılın sonlarında pamuk ekilmeye başlanmıştır. Pamuğun parası dolgun ve peşin olduğundan adeta Türkmen topraklarında tek hakim ürün olmuş. Çarlık Rusya'dan sonra da SSCB devrinde de bu durum devam etmiş. Gübre kullanılarak pamuğun verimi artırılmış.
Çarlık Rusya'nın son zamanlarında, ortak topraklar genelde çar hükümetinin insiyatifine alınmış. Bazı topraklarda özel her bir silahlı atlıya pay verilirken, sonra, "nikah-yer-su" denilen sadece evli erkeğe pay verilmeye başlanmış. Bunun sonucunda da Türkmen halkının sosyal ve tarım kültürlerinde ciddî değişiklikler ve haksızlıklar olmuş. Zengin aileler küçük yaşta erkek çocuklarını küçük yaştaki kızlarla evlendirip, başlık verip "Adaglamak" dedikleri düğünleri yapmışlar. Toprak ve sudan mahrum kalanlar ise, mülk sahiplerinden kiralık toprak alıp ekmişler. Ya da eskiden ortak olduğu bu topraklarda "ırgat" olarak çalışmışlar. Daha sonra "kemmagan" denilen, mülk sahiplerinden borç tohum alıp, toprağı ekip, ürün zamanında ise önce tohum alıp borçlandığı borcunu ödeyip sonunda kendisine pay kalmayanlar türemiş. Bu grup boğaz tokluğuna hayat sürmüşler. Bunlara bir de yabancı yerlerden gelen ve "sayrı" adı verilen, toprak-su'dan pay alamayan grup ta katılınca, fakir-zengin adaveti, kin ve nefreti su yüzüne yavaş yavaş çıkarmış. Ayrıca bu yoksul ailelerden bazı erkeklerin çevre han ve devletlere kiralık asker olarak katılmaları da artmış. Bunlara da bazen "atlık yeri" denilen geçici yer verilmiş. Gerçi "atlık toprağı" önceleri de varmış. Ama bu dönemde bu sosyal adaletsizlik neticesinde çoğalmış. Bu dengesizlikler, Türkmenistan'da komünizme zemin hazırlamış desem, bilmem ki haksız bir yorum yapmış olur muyum?
Bu olumsuzlukları gerek şair Mahtumkulu 18. asrın sonlarında, gerekse şair Kemine 19. asırda ve daha başkaları da dile getirmişler.
Mahtumkulu'nun şu mısraları;
"Fakir ayak çıplak, kendir kuşaktır, Bir topluma gitse, yeri aşaktır, Fakirler ata binse gütse eşektir, Zenginler eşeğe binse at olur."
ile şair Kemine'nin;
"Hergün bin tasam var, yüz elem ile, Derdimin hepsinden kötü fakirlik. Sorusu ben oldum kaygı-gam ile, Gelip düşer katar-katar fakirlik.
mısraları manidardır. Bu önekler çoğaltılabilir.
Daha sonraları "Bolşevik ihtilali" ile "kominizm rejimi" ilân edildi. Birçok devlet ve milletler gibi Türkmenler de Sovyetler Birliği'nin bir cumhuriyeti oldu. Toprak, su, halk, mal hepsi devletin oldu. Salhoz, kalhoz sistemi başladı. Türkmenistan bağımsız olunca, yeni ve genç "Türkmenistan Cumhuriyeti" sistem değiştirdi. Toprak ve su çiftçilere az bir kira ile verilmeye başlandı. Toprak, su reformu gerçekleşti | |
|
REİS Mareşal
Mesaj Sayısı : 180 Yaş : 40 Nerden : TÜRK İSLAM DÜNYASI Kayıt tarihi : 05/06/08
| Konu: Geri: Türkmen Kültürü Ptsi Haz. 23, 2008 10:43 pm | |
| eline emeğine sağlık kardeşim... | |
|